Bu çarpıcı cümle ile başlıyor kitap. Yazarın yazma sırasına ve benimde buna uyarak Burhan Sönmez kitapları okuma sıram Kuzey , Masumlar ve İstanbul İstanbul . Burhan Sönmez 1965 Haymana doğumlu benim doğduğum Polatlı ile arası 30 - 40 km bu yüzden Haymanadan çok fazla insan ya Polatlı'ya yerleşmiş ya da yazın Haymana kışında Polatlı'da yaşamaktadır. Kendisi de zaten ilk ve orta eğitimini Polatlıda almış , farklı yıllarda aynı lisede okumuşuz. Lise arkadaşlarımın hemen hepsi Haymanalı hatta bunlardan ikisinin dayısı olmaktadır Burhan Sönmez , demiştim ya benim için özel bir yazar diye. Sadece arkadaş dayısı olmasının ötesine geçmesi için kitaplarını okumam yetti İstanbul İstanbul da çok etkilenip kendisine hayranlığım artsa da onu en iyi anlatan kitap Masumlar çünkü kendisini gizlemeden en net anlattığı kitabı. Ben üç kitabında da kendi hayatını farklı karakterlerle anlattığını düşünüyordum imza günündeki söyleşide bunda haklı olduğumu anladım. Kendi hayatındaki acılar kitaplarında büyük yer tutuyor. Kuzey daha çok , farklı görünen bir zaman ve dünyada geçse de Masumlarda kendi hayatı ete kemiğe bürünüp çok net karşımıza çıkıyor.
Çocukluğumuz bize en uzak ve en özlediğimiz yıllardır hele ki ileri yaşlarda memleketimizden sürgünsek buram buram kokar burnumuza çocukluğumuz memleketimiz , dost yüzler tanıdık sokaklar. Çocuklukta dinlediğimiz masallar , sevdiklerimizin kokuları hep kulağımızda hep sızlayan burnumuzun ucundadır. Burhan Sönmezin yazarlık serüveninin temeli bence küçük bir köyde, uzak büyük şehirleri hayal ederek hikayeler dinleyerek geçirilen çocukluğudur.
Burhan Sönmez 2011 yılında bu kitapla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Edebiyat Ödülüne layık görülmüş. Kendisi bu ödülü en genç yaşta alan yazar imza gününde bunu söyleyip aslında kendisinin yazmaya geç başladığını ilk kitabı Kuzeyin 2009 da yani 44 yaşında yayınlandığını söyleyip genelde yaş ortalaması yüksek olan imza günündeki okurlara yazma konusunda umut vadetmişti :)
Burhan Sönmez yazarlığa giden yolda çok kitap okumanın kendisine çok fayda sağladığını hatta çocukken hem yolda yürüyüp hem kitap okuduğunu , çocukken dinlediği masallar ve hikayeler ise onun hem kitaplarının temelini hemde hayal gücünün gelişmesinin en büyük mimarı olduğunu dile getirdi. Kitaplarının basılmadan önce muhakkak annesine okuttuğunu onun eleştirilerine çok önem verdiğini söylemişti.
Kalemi ve üslubuna hayran olduğum arkadaşlarıma önerirken benim için Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk kadar edebi yazan çok güçlü bir kalem demişliğim , hatta dayanamayıp kitaplarının hepsini alıp bir arkadaşıma hediye etmişliğim var çünkü herkesin okuyup tanımasını istediğim bir yazar.
İyi Okumalar :)
İnsanlar nerede ölmek istiyorsa orası onların vatan duygusunun karşılığı olmalı...
Doğu'nun uzak şehirlerinden omuzlarında silah gibi taşıdıkları tırpanlarıyla gelip , kollarının, nefeslerinin ve efendilerinin merhametinden başka hiçbir şeye sığınmayan işçilerin çoğu tanrının onlardan umudu kestiğine inanan gariplerdir.....
Çaresizlik en büyük celladımızdı bu hayatta...
İnsan, tanrının ütopyasıymış. Bu yüzden tanrı oan kendş nefesini vermiş. Hayır , asıl ütopyayı tanrı değil insan var etmiş. Yaratılmak insanın kararı değil , ama nasıl yaşayacağına kendisi karar verebilirmiş. İnsanlığın anası olan ilk kadın bu yüzden yasak elmayı yemiş. Bu sayede düştüğü varlık alemi insanın ütopyasıymış.
Garip olan , hayat değil ölümdü ; doymayacağını bile bile önüne gelen her şeyi arzulardı..
Garip olan , hayat değil ölümdü ; doymayacağını bile bile önüne gelen her şeyi arzulardı..
Yokluğa yaklaşmadıkça , varlığın anlamına erişemeyiz...
Yavrularını arayan annenin tek gecesi , bir ömrün azabından daha uzundur....
Masumlar bazen günahkarların yükünü taşırdı....
Köydeki dünya ile şehirdeki dünyanın farkını yavaş yavaş öğrendi. Biri içe doğru , ötekiyse dışa doğru genişlerdi..
Ardına bakmadan çekip gidenler , çocukluklarını yüzüstü bırakırlardı...
Herkesin kendine ait bir mutluluğu vardı köyde ,mutsuzluk sadece kente bağlananların ruhuna sinerdi. Acı ve hüzün başkaydı , onu bilirdik.
Fotoğrafçılar tanrıya özenerek insan sureti yaratır, ama onu kuru toprak gibi ruhsuz bırakır.
İnsan insanın en iyi sığınaydı.
Herkesin kendine ait bir mutluluğu vardı köyde ,mutsuzluk sadece kente bağlananların ruhuna sinerdi. Acı ve hüzün başkaydı , onu bilirdik.
Fotoğrafçılar tanrıya özenerek insan sureti yaratır, ama onu kuru toprak gibi ruhsuz bırakır.
İnsan insanın en iyi sığınaydı.
2 yorum:
Vavvvv...Çok güzel. En çok şunu sevdim:
Yavrularını arayan annenin tek gecesi , bir ömrün azabından daha uzundur....
Evet Elif o cümle içinde ne acılı bir anlam taşıyor hiç bir annenin yaşamak istemeyeceği bir duyguyu..
Yorum Gönder