Raskolnikovu bunalıma iten nedenler ilk başta anlaşılamasada bir müddet sonra Raskolnikovun işlemek üzere olduğu ve planını yaptığı bir cinayet olduğunu anlıyoruz . Bu planında kendisini cinayete zorlayan tesadüflerde yaşar ve bazı batıl inançlarda oluşmaya başlar onda. Örneğin birgün yolda karşılaştığı satıcı adam ve karısının öldürmek istediği tefeci kadının kardeşi Lizaveta hakkında konuştuklarını ve Lizevatanın ertesi gün saat tam selkizde ihtiyar tefeci ile yaşadığı evde olmayacağını öğrenmesi böylece kendisi için cinayet saati ve günün kesinleşmesi ve bir gün tefeci kadına ilk bıraktığı rehinden aldığı para ile girdiği bir aşevinde bir subay ve öğrencinin konuşmalarına şahit olması bu konuşmada tefeci yaşlı kötü bir kadını öldürüp onun parası ile yüzlerce fakir ve kötü durumda insana yardım etmenin suç olamayacağı konuşulur tüm bunlar aslında Raskolnikovunda düşünceleridir.
Dostoyevskinin ölümünden 15 yıl önce yazdığı bu kitapta aynı zamanda o günkü Rusyanın sosyo-ekonomik durumu hakkında da analizler içeriyor yoksulluk ,adaletsizlik gibi zaten maddi yetersizlik yüzünden okulu bırakmış bir hukuk öğrencisinin işe yaramaz kötü bir tefecide bulunan parayı alarak ihtiyacı olan yoksullara dağıtmak gibi bir düşünce içerisinde olmasıda o günkü Rusya şartlarının hiçte kolay olmadığının bir göstergesidir.
Dostoyevski gerçek yaşamında arkadaşları ile birlikte Çar 1. Aleksandr tarafından ''devleti yıkmaya çalıştığı ''suçlamasıyla tutklanır ve idama mahkum edilir. Kendisinden önce sıraya dizilen 5 kişi kurşuna dizilir fakat kendisi ve diğer 4 kişi idamdan sonanda kurtulur işte bu gibi olaylar da Suç ve Ceza da Raskolnikov karakteri ile dile gelir örneğin Raskolnikov birgün yürürken şöyle der :
"Nerede okumuştum, hani bir idam mahkumu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: 'Yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmamda gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir.' Yeterki yaşasındı, sırf yaşasın! Nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasın!"