20 Nisan 2011

KATRE-İ MATEM

Sevgili Okumalarımız Daim Olsun un yaptığı  5 Kişiye 5 Kitap Kampanyası ndan bana hediye edilen kitap Katre i Matem(Matem Damlası). Kendisine bi kez daha teşekkür ediyorum. Kitabı seçerken yazar ve kitap hakkında pek bir bilgiye sahip değildim.Konu olarak yazarımızın  müzayededen aldığı bir elyazmasının sonundaki öykü ele alınmış  bu öyküde III. Ahmet döneminde işlenen bir cinayete 66 soruda cevap aranır.

1700 lü yılların başı III.Ahmet dönemi lale devri .Şahin çok sevdiği Nakşıgül ile evlenmiştir gerdek gecesi öpmeye koklamaya doyamadığı Nakşıgül sabah uyandığında yanında paramparça bir halde ölü olarak yatmaktaydı. Cinayet zanlısı olarak tutuklanan Şahinin olayla ilgili en ufak bilgisi yoktur ama bir şekilde Nakşıgülün neden öldürüldüğünü öğrenmek için and içer. Yeniçerilerinin elinden kurtulan Şahin İstanbul sokaklarında  izini kaybettirir Külhanlara sığınıp dilencilik yapar, Beşiktaş  Mevlevihanesinde Canlara karışır bu sırada kılık değiştirir ve cinayetin izini sürer.

Şahin bu sürede bir çok tehlike atlatır acaba kendisini tehlikeden koruyan birşeyler mi vardı? Şahin annesi tarafından yetiştirilmiş babasını hiç bilmemiştir . Şahini tehlikelerden koruyan güç ise Şahinin gerçek kimliğidir Şahin Sultan III.Ahmet'in abisi ve kendinden önceki padişah Sultan II.Mustafa nın cariyesi Itır Banu dan olma Şehzade Ahmet tir .Annesi can güvenliği için bunu gizlemiştir II.Mustafa ise bir çocuğu olacağını bilmeden vefat etmiştir.

Bir taraftan öldürülmek istenen ve bir taraftan korunan Şahin in hikayesi gerçekten çok sürükleyici kitabı okumadan evvel isminden de kaynaklanan bir endişem vardı bazı yorumlarda da yazarın dilnin ağır olduğu söylenmiş bence bu kitap Puslu Kıtalar Atlasından çok çok daha hafif bir dile sahip. Yazar zaten bir röportajında kitapla ilgili günümüz gençleri benim konuşma dilimi bile anlamadıklarını söylüyorlar bu yüzden dilimi sade tuttum demiş.

Kitap ta geçen kurgu lale dönemi ne ait lale nin tarihçesi laleye düşkünlüğün sebebi de anlatılıyor kitapta ayrıca bir tarafta zevk ve sefa içinde yaşıyan saray insanları ile yoksul halkın çatışması olan Patrona Halil İsyanının nasıl başladığı nasıl geliştiği de işleniyor tarihe farklı bir pencereden baktırdığı için ben kitabı çok sevdim. Aşk ,polisiye ,tarih öğelerini içeren harika bir kitap bir çok cümlenin altını çizdim kitapla ilgili anlatılacak çok şey var ama bu kadar yeterli sanırım ayrıca Puslu Kıtalar Atlasında olduğu gibi ilginç karakter isimleri mevcut :Kara Şahin, Hörukız, Topaç Yeye, Hafız Çelebi, Bican Efendi ,Cüce Çaker ve yine simya,büyü,cin temalarıda bu kitapta sıkca kullanılıyor.

''Aklı yönlendiren bir olumlu , bir de olumsuz müteharrik vardır: Gönül ve nefs. Aklımız gönlümüzün önüne düşünce insan kendi yaratılışına uygun şeyler üretir; nefsin önüne düşünce sapkınlık başlar. Bu dengeyi kurma noktasında insana irade gücü verilmiştir''. Bu söylediğinizde bir çelişki yokmu azizim? Gönlünü aklının önüne geçirmiş adamları deli diye tedavi eden ve bimarhaneye kapatan sensin çünkü.
Doğru üstadım! Hepsi gönüllerini akıllarından önce önemsemişler .Lakin bunlar önemseyişte israf etmişler dengeyi kaçırmışlar.........Bu yüzden dizginlerini gönlüne verip de menzil almaya çalışanlar hep doludizgin giderler ve nihayetinde aklın sınırlarından kurtulurlar.......Onlar akıldan sıyrılınca Allah'ın da onlardan sorumluluğu kalkar.

''Aşk ki ancak sır olurak kalırsa kalpte çoğalır''

İyi Okumalar...

08 Nisan 2011

GÖKTEN 3 ELMA DÜŞTÜ


Film  Bursa İpek Yolu Film Festivali'nde ''En İyi Film'' ve ''En İyi Senaryo'' ödülünü kazanmış ve senaryosunu Raşit Çelikezer yazmış yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi  .

Film karakterlerinin hepsinin hayatları bir şekilde bir yerde kesişir. Afişte görünen karakterler ise asıl kahramanlardır. Recep(Köksal Engür) emekli bir askerdir , Nilgün (Bennu Yıldırımlar) ise Recep in üst komşusu üniversite mezunu farklı bir hayat kadınıdır. Ali (İsmail Hacıoğlu) ise Recep'in yıllardır konuşmadığı kızından olma torunu olduğunu iddia ederek İstanbula gelir ve dedesinin evinde kalmaya başlar. Bu 3 kişinin hayatı Recep ve Nilgünün yaşadığı apartmanda kesişir Recep Bey ilk başlarda Nilgün'ün hayat tarzına çok karşı olsada ona karşı acıma duygusu ve Nilgün ün kırılganlığı karşısında ona sahip çıkar . Recep Beyin küs kızına olan kızgınlığı na karşın torununu ilk başlarda istemesede sonradan onu evine alır sert görüntüsünün altında aslında ne kadar sevgi dolu bir insan olduğu bu sahnelerde ortaya çıkar. Ali ise bir hırsızdır amacı yurtdışına gitmektir başı belaya düşünce en son Recep Beyin evde tuttuğu yüklü müktar parayı almak zorunda kalır. Bu olayların yaşandığı gece Nilgün , Recep ve Ali bir suça ortak olurlar .

Köksal Engür ve Bennu Yıldırımların oyunculuğunu çok beğendim özellikle  Bennu Yıldırımlar çok güzel bir oyunculuk sergilemiş cüretkar sahneleri çok başarılı ve basitleşmeden oynamış . Köksal Engür rolü gereği işinin onda vermiş olduğu ciddiyet ve disiplinin altında ne kadar ince ve sevgi dolu bir karaktere sahip olduğunu çok güzel yansıtmış . Film ayrıca aile ilişkileri ve aldatmalar üzerinde notlar içeriyor .Bu aralar Türk Edebiyatı ve Türk Sinemasından gidiyorum sanırım şu sıralar en iyide bunlar gidiyor.Ayrıca film müzikleri harika Tamer Çıray'a ait  , filmi beğenim benim için orta derecede hoş bir seyreti oldu ayrıca oyunculuklarda çok iyi.


07 Nisan 2011

PUSLU KITALAR ATLASI

M.S 1681 Konstantiniye derler tarrakası meşhur bir kentte ve galata kulesinin hikayesi ile başlar kitap . Bizi Konstantiniye sokaklarına, çingeneler arasına, lağım kazmak için toprak altına  ,çok  uzak diyarlarda kah uyuyan kah hiç uyuyamayan insanların hikayelerine götürür yazar.  Benim zihnimde hep puslu , yağmurlu gökyüzüsü  ile her mezhepten  insanın yaşadığı  dar sokaklarında fenerle gezilen ve  her karakteri uzak diyarlardan hikayeleri ile birlikte Konstantiniye ye getiren mistik , fantastik bir kitap olarak kalıcak Puslu Kıtalar Atlası.

Yazar  lisans,doktora ve master eğitimini Ege Üniversitesi Felsefe  bölümünde almış .Zaten müthiş tarihi bir zemine kurulmuş ve felsefe ile zenginleşttirilmiş harika bir kurgu var kitapta .Büyücülük, el kimya, varoluş, boşluk, düş ve rüya kavramları hikayelerde sürekli geçen ana konular . Diğer dikkat çekici konu ise karakterlerin isimleri Bünyamin, Uzun İhsan Efendi, Gazanfer, Ebrehe, Alibaz, Arap İhsan Efendi ,Kubelik ve bol bol lakap kullanılmış yazar.

Anar felsefi bilgisini romanda sıksık kullanıyor örneğin baş kahramanlardan biri olan Uzun İhsan Efendinin bahsettiği Rendekar René Descartes dir ve onun ''Düşünüyorum o halde varım. '' sözüne paralel olarak Uzun İhsan Efendide  '' Düşündüğüm için ben var değilim , sizler varsınız .Sizler benim zihnimdeki düşüncelerde ibaretsiniz'' der.

Kitabın dili ağır gibi görünsede bir çok eski sözcük içersede hikaye akıp giderken  kelimeler anlamlarını kendiliğinden buluveriyor. Roman kesinlikle Türk Edebiyatına farklı bir soluk getirmiş ve çok başarılı bir eser. Hatta okuduktan sonra o dönem tarihine acayip bir merak uyandırıyor insanda ve sıksık kitabı ve kahramanları düşünürken buluyorsunuz kendinizi kesinlikle okunması gereken bir eser.

İyi Okumalar....