26 Mayıs 2011

BEYAZ GECELER

Rus yazarlar beni her zaman zorlar okurum bırakırım sonra tekrar alırım elime,  evirir çevirir bırakırım fakat şu sıralar Erdal ÖZ' ün Yaralısın kitabını okurken içime birden  Dostoyevski okuma isteği geldi hali hazırda yarım bırakılmış bir Suç ve Ceza kitabı var fakat bana kısa etkileyici bir şey lazımdı. Beyaz Geceler tamda böle bir hikaye Sevgili Thalassapolis'inde bence oku demesiyle başladım okumaya.

28 yaşındaki kahramanımız Petersburg' da kendi başına bir çatı katında yaşar ( Suç ve Cezadaki Raskolnikov gibi). Hayal dünyasında yaşayan kahramanımızın en iyi arkadaşı Petersburgdaki evlerdir onlarla hergün  selamlaşıp  konuşur . Her gün aynı yüzleri görmek hoşuna gider onlarla bir bağ kurar ve yaz gelip  insanların yazlıklarına gitmesiyle de kendini terk edilmiş hisseder. İşte böyle günlerin birinde 4 gecelik bir değişiklik başlar onun için köprüde ağlarken gördüğü Nastenkayla arkadaş olur hayatında ilk defa bir bayanla bu kadar yakın olan kahramanımız 4 gece boyunca onunla buluşup konuşur ona hikayesini anlatır Nastenkanın hikayesinide dinler, daha önceden hiç aşk yaşamayan ve hep hayallerinde yaşattığı sevgilileri ile mutlu olup hüzünlenen kahramanımız şimdi Nastenkaya aşıktır .

60 sayfalık kısacık bir öykü ama insanı sarsan  bir son ve çok etkileyici bir aşk var bu hikayede . Sadece 2 saate yakın bir süre gerçek aşkı yaşan kahramanımızın bu anları anlatışı çok etkiledi beni.

''Ama ne konuşacağımızı bilemiyorduk. Gülüyor ,hıçkırıyor, ipe sapa gelmez bir sürü söz ediyorduk .Yaya kaldırımlarından yürürken geri dönüyor , karşıya geçiyor ,sonra durarak yeniden rıhtıma dönüyorduk .Çocuklaşmıştık sanki''...

''Konuşmamız arasında kendimizden geçmiş gibiydik. Bazen yürürken duruyor ,orda uzun uzun konuşuyorduk .Sonra gene yürümeye devam ediyor, epey uzağa gidiyor ,kahkahalara gözyaşımızı katıyorduk ...Arada bir Nastenka eve gitmek zamanı geldiğini söylüyor, alıkoymaktan çekindiğim için ,onu eve kadar götürmek üzere o yola dönüyordum. Ama bir çeyrek sonra gene rıhtımda ,sıranın önünde olduğumuzu görüyorduk .Bazen Nastenka iç çekiyor ,gözleri nemleniyordu .Ozaman bana bir ürkeklik geliyor ,buz kesiliyordum .Ama o hemen elime yapışıyor ,beni sürüklemeye başlıyor ; gene gevezelik ederek, konuşarak dolaşmaya koyuluyorduk''.

Bu güne kadar okuduğum en etkileyici aşk hikayesi Beyaz Geceler oldu 2 sayfaya sığan müthiş bir aşk.


''Sınırsız sandığımız hayalde yoksulluk, tekdüzelik var. Önüne çıkan ilk gölgenin ,bir düşüncenin ,güneşi karartan  ilk bulutun tutsağıdır o .Hayal dünyası incinir ,yorulur da.... Sonsuz dedikleri hayal sürekli bir gerginlik içinde bulunmaktan tükeniyor . Çünkü zaman geçip insan olgunlaştıkça , eski ülkülerin yerine yenilerini koyamayınca yıkıntılar arasında yeni bir şeyler bulup çıkarma zorunluluğu oluyor. O zaman hayalci ,tıpkı ateş yakmak isteyince ,sönmüş külleri karıştırarak köz aradığımız gibi ,vaktiyle kalbini duygulandırıp gözlerini yaşartan eski hayallerini canlandırmaya çalışıyor.''

''Sevinç ve mutluluk insanı ne kadar güzelleştiriyor!.. Kalp sevgiyle taşarken içtekini başkasının  kalbine dökmek ,çevrede herşeyin neşelendiğini ,gülüp söylendiğini görmek istiyor .Dün gözlerinde bana sonsuz şefkat ve iyilik vardı. Bana sokuluyor ,sözlerimin içine bakıyor ,kalbime giriyordu sanki!..Mutlu olmanın verdiği işvebazlık ..Oysaki ben ..Bütün bunlara inanıyordum .Sanıyordum ki, o da........''

Kitaptaki diğer bir hikaye ise Başkasının Karısı .İvan Andreyiç karısını çok kıskanan ve onun kendisini aldattığını düşünen bir eştir. Bir gün karısını takip eder ve bir apartmana gelir burda apartman önünde bekleyen  genç bir adamdan şüphelenir ve onunla konuşmaya başlar o kişide sevgilisini takip etmektedir fakat İvan Andreyiç sonradan yardım istediği bu genç adama bir arkadaşının karısını takip ettiğini söyler yani güya başkasının karısını takip etmek için oradadır hikaye trajikomik bir şekilde devam eder. 

Hikayenin ikinci bölümünde ise kıskançlık krizlerindeki İvan Andreyiç bu sefer karısını takip edeyim derken yanlışlıkla başka bir eve girer , yatak odasına dalan İvan o anda odada yalnız bulunan kadının kocasının eve gelmesiyle yatağın altına saklanır ne tesadüftür ki yatağın altında kendisi gibi sevgilisini takip eden bir başka genç adam vardır ve oda kendisinin gelmesiyle yatağın altına saklanmıştır. Dediğim gibi trajikomik bir hikaye yazarımız hikayeyi şu sözlerle bitirir.

''Kahramanımızı başka sefere kadar burada bırakalım. Çünkü bundan sonra bambaşka ,yeni bir olay başlıyor. Belki başka bir gün adamcağızın başına gelen bütün felaketleri ve kader sillelerini anlatmak fırsatı buluruz .Ama siz de kabul edin ki ,kıskançlık affedilmez bir tutku ,hatta belaların büyüğüdür''.