09 Ağustos 2014

GÖLGESİZLER - HASAN ALİ TOPTAŞ













                                                                                                                                                                      Bu kitap ne anlattığından çok nasıl yazıldığıyla merak uyandırdı bende. Hasan Ali Toptaş herhalde ve belki lerle ayrı bakış açısı kattığı romanını farklı ruh ve bedenlerle öyle zenginleştirmiş ki  hayal dünyası ve güzel kalemi beni kendisine hayran bıraktı.

Hasan Ali Toptaş bilinenin ve çok yazılanın dışına taşımış romanını. Kelimeler bilinen ama unutulan gerçek ve en yalın hallerine dönerken, insan kendi varoluşundan bedeninden taşıp taşıp kendine  ruhuna ve insanlara dışarıdan şöyle bir bakıyor.

Devletin gözünde ki insan ve insanın gözünde ki devleti taşra insanına özgü bir bakış açısı ve ruh hali ile anlatışı hem gülümsetiyor hem de düşündürüyor. Hasan Ali Toptaş  gülümseyen yüzün altındaki hüznü ve durgun akan  suyun altındaki girdapları yazıyor.

Hasan Ali Toptaş'ı  okuduğum yazarlar arasındaki bir yere koyarsam sanırım hiç düşünmeden söyleyeceğim isim Marquez olurdu.

İyi Okumalar.

''Peki ama , yok edilmeye değecek önemi nereden geliyordu Nuri'nin? İşte bunu bekçi bilemezdi ; belki o , sonu sonsuza dayanan bir yok etme tasarısının ilk kurbanıydı. Her köyden birer kişiyi yok edelim bakalım , diyebilirdi devlet ; ötekilerin yok olmaya ne denli hazır olduklarını anlamak için. Köyden hayalet hızıyla gelip geçen çerçi , yüzlerden bu hazırlığın ipuçlarını toplamıştı belki ; şimdi dağların ardında bir yere oturmuş ,  topladığı yüzleri yazıyordu kağıtlara. İşte diyordu halleri , işte gözleri , işte susuşları , sonra bakışları , evleri , köy meydanındaki çınarları , çınarın dibindeki muhtarları , işte bakkal Rıza , onun yanında Cennet'in oğlu , az ötede Reşit...''

'' Öteki ayrıntılar o denli çoktu ve öylesine büyük bir mercek altındaydı ki , herkes her şeyi görmekten körleşmişti. ''

''Havada , her şeyi varoluşunun son çizgisine iten kalın, kalınlığı kadar da bükülmez binlerce telin gerginliği vardı. Avludaki kağnı tekerlekleri , sığırların bağlandığı demir halkalar , duvarlar , dut ağacının gölgesi ve gökyüzü , olası bir vınlamaya karşı hazır gibiydi.''

'' O her şeyin bir iz bırakacağına inaıyordu , izsiz şey olamazdı; kuşların bile izi vardı gökyüzünde , sözcüklerin dişte , bakışların yüzde.''

'' Düşünce insanın içine düşünce, yolun yarısı tamam. Yani varılır bir yere , önceki noktada değilsindir artık ve dönemezsin .Dönsen de, eksik.''

'' Güldü muhtar ; gülesi değildi , ama kendini tutamadı . Her sorunun yanıtı yıllar önce hazırlanıp insan aklının bir köşesinde bekletiliyormuş gibi geldi ona. ''

'' Ardından da , bunca yıldan beri hep akıllı davranmanın yorgunluğu çökmüştü omuzlarına ; ölçülü olmanın , başarmaya çalışmanın ve içinde köpüren binlerce arzuyu bütün bunların gerisine atmanın yıllanmış bıkkınlığı gelip yüz çizgilerine oturmuştu.''

'' Herhalde kendi varlığına karışarak yok olmak en akıllıca yöntemdi. Belki de bu yüzden delirmişti Cennet'in oğlu ; kendini kendine gömebilmesi için delirmesi , delirmesi için de herkesten akıllı davranması gerekmişti.''

'' Aynı yolda yürümekten başka çaresi olmayan tuhaf birer yaratıktı insanlar; tekrarın tekrarlananın örtüsü olduğunu anlayamadan , aynı el sallayışların, aynı gülüşlerin , aynı yürüyüşlerin ya da aynı oturuşların içinden geçe geçe damaklarına bulaşan uzak bir serüven tadıyla dönüp dolaşıp aynı noktada yaşıyorlardı. ''