31 Mart 2022

DELİ İBRAM DİVANI - AHMET BÜKE

 


Değişik beklenmedik sonlu bir deniz hikayesi Deli İbram Divanı. Ahmet Büke'nin okuduğum ilk kitabı.

Okurken Osman'ı sık sık Yaşar Kemal'in İnce Memed'ine yer yer de Poyraz Musa'sına benzettim. 

Buram buram Ege havası aldıran , denizi dillendiren ,yunusun göz yaşını anlatan hisli bir hikaye Deli İbram Divanı.

"Zaman kesindir. Geri döndürülemez, tamir edilemez, her şeyden ve herkesten bağımsız halde sadece kendinde bir akışla dünyaya açar kendini"

"Osman gözünün gördüğü , ayağının dokunduğu her yere ait olduğunu ve bu sonsuz evin en içinde köklenerek yaşadığını hissetti . Toprağa ve denize, hayata ve ölüme aynı anda yakın olma; onlardan gelecek her şeye razı olma hissi damarlarında akıyordu. Evindeydi"

BİR GÜN TEKBAŞINA - VEDAT TÜRKALİ

 


Üniversite yıllarında devrimci hareket içindeyken polisten yediği iki tokattan sonra  hareketten kopan Kenan'ın bilinç akışı ile başlıyor kitap. Kenan devrimci düşünceye eğilimli ama yazarında sürekli vurguladığı üzere 40'lı yaşlarında ''küçük bir burjuvadır"

Tuzu kurudur Kenan'ın çok emek harcamadan arkasında arkadaşı Rasim'in desteği ile yaşamıştır hep.

Kenan'ın yolu bir gün Günsel ile kesişir ve  geride bıraktığı her şeyin Günsel'de yaşadığını görür. Günsel'in devrimci hareket içindeki yeri , cesareti , gençliği ile bencilce bir aşka kapılır Kenan.

Bu bencillik ile eşi Nermin , işi  ,hatta  kızı Zeynep bile anlamını yitirir onun için. Sıkı sıkıya bağlı olmadığı her şeyden kopar Kenan.

Günsel'in bilinç akışında  ise sürekli  Kenan'a olan aşkı , Kenan'ın karısı ve kızı , hareket içindeki görevini aşk için ikinci plana atması tedirginliği vardır.

Kenan ne yapsa hep kendini yalnız hisseder ne Günsel ile birlikte iken tam onunladır ne de tam olarak kendini hareketin içinde görür.

Vedat Türkali Kenan ve Günseli bilinç akışı ile anlatırken 27 Mayıs 1960 darbesi öncesi Türkiye siyasi ve toplumsal hareketlerinin etkilediği hayatları da anlatır. Vedat Türkali devrimci bir yazardır bu kitabıyla bence en büyük eleştiriyi devrimci hareket ve CHP' ye yapmış. 

Yalnızlık , inançsızlık , kendiyle kavganın romanıdır bence Bir Gün Tek Başına. İnsanın inanacak bir tarafta olmaması da bir yalnızlık çeşididir.


"Ta içimden inanmasam bir yere varılacağına, nasıl duyardım bu tedirginliği iliklerime kadar ? Eski huysuzluğu , geçimsizliğin! Küsüşmediğin , bıkıp yüz çevirmediğin kim var , ne var "

"Bu kadar toplumcu böyle yeraltından başka nerde toplanabilir"

" Nerden, nasıl geleceğini bilmeden gelecek dehşetli güzel günlere inanıyordu"

"Karanlıkta bir yüze konuşmayı sevmem dedi. Hele senin yüzün hiç karanlıkta olmamalı"

"Bizde sürgün de öyledir , dedi, ne öldürürler , ne yemek verirler"

"Bu millet de benim gibi , harfleri tanıyor da daha birbirine vuramıyor" 

"Ödümüz patlıyor bizim yanlış arkadaştan, bizi kemiriveriyor çünkü, yapayalnız bırakıyor"

"İnsanlar niye böyle , hep yaslanacak birini arıyorlar? Sınıfa yaslanmasını bilmiyorlar da ondan"

"Konuştuk ya... Akşam söyledim ben her şeyi...Yoksa beni sarhoş mu sandın? Yalandı o...Sarhoş numarası yaptım sana... Konuşmak için iyi olur.. Dinleyen de saçmalıyor der nasıl olsa "

"Türkiye bu! Bütün güzel şeyler yeraltında"

"Peki kime inanacağız? dedi . Erkeğin devrimcisine de inanmadıktan sonra"

"İnsan hem devrimci olur, hem de yol arkadaşının onuruyla oynar, yalan söylerse ona!... Çok ters değil mi?...Pis bir şey. Devrimciliği , toplumun çirkefliklerinden arınma yolu diye biliyoruz "

"Devrimci , pratikte başardığı işle belli olur"

"Her çağda , koşullara göre yapılacak bir işi vardır devrimcinin. Beklemek olur mu boşu boşuna"

"Yıllar yılı gözler yollarda beklenen özgürlük , bir avuç çocuk bağırıp çağırdı diye bahçeye gelecek"

"Kökeninden senin yaran, doğuştan ;iyileşmez ki"

"Hangi yanda olduğunu bilmeyen bir ben varım!...Haklı değil Menderes, biliyorum. Bu çocuklar haklı mı? Bakıp duran halk mı haklı? Ben miyim haklı? Değilim biliyorum. Günsel de değil...Ama devinim içinde.. Haklılığa gidiyor belki de!...Tek başımayım, benim üstüme çöküyor bütün yanlışlar.... Nasıl direneyim? Ezer beni...Yirmi adım ötemde işte Günsel.. Bir atılışta varırım yanına... Nasıl varırım?..."

"Çıraydım , tutuşturdun beni, ağulu bir solukta üfleyip söndürdün şimdi de ; kara kara tütüyorum"

"Mutluluk da yorar insanı. Pırıl pırıl bir ırmakta yüzüyorsun, mutluluk dediğin bu. Bir kıyıda, bir dönemeçte arada bir ortaya çıkıveren pis bulanık akıntılardan uzaklaşacaksın , güçlü kulaçlar atman gerek. Sık sık oldu mu da yoruluyor insan. Timsahlar , su aygırları ,ağulu yılanlar var ırmakta. Ne çok düşmanı  var mutluluğun"



16 Şubat 2022

UCUNDA ÖLÜM VAR - KEMAL VAROL

 


Beş , altı belki yedi kez başlanıp yarım bırakılan bir kitap ve nihayet Ocak ayında bitirdim. Hikaye çok güzel Ağıtçı Kadın yıllar önce onu bırakıp giden Heves Ali'yi bulmak için yollara düşer. Sürekli kendime Heves Ali ne güzel isim  , Ağıtçı kadının hevesini kursağında bırakan Ali dedim.

Ağıtçı kadın üç telli bağlamasını çalarak ona ''Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden'' diyen Heves Ali'yi şehir şehir arar.

Hikaye çok güzel fakat yazar biraz fazla uzatmış konuyu sıkıldığım yerler oldu inatla bitirmek istememin sebebi Aşıklar Bayramı kitabını okumak istememdendir. Aşıklar Bayramı sanırım Heves Ali'nin hikayesi.

Sıkılmama rağmen o kadar çok cümlenin altını çizdim ki.....


'' Dünya ölümlü , gün akşamlıydı''

''Oysa bir ölüye bakarken onların ölüsünü görmem ben. Yerde upuzun yatan mevtanın yerinde yatanın ben olduğumu düşünürüm. Yıllar önce bir aşktan ölen, hayata bir ölü olarak saldıkları beni görürüm''

''Ah, herkesin ömrünü hikaye ederken kendi ömrüne bir cümle kuramamış ben! Uzanmış yatıyorsun kelimelerin arasında''

''Ağlayan ben değilim harfler ! Bak Heves Ali , elli yıl geçti üzerinden ama adındaki bütün harfler ağlıyor hala''

''Bazı aşklara soru sorulmazdı çünkü''

''Hem hangi insan neye ağladığını tam olarak bilebilir ki''

''Aşk biter ama hikayesi kalırdı geriye. Aşkın hikayesiyse kendisinden daha güzeldi. Kendimi bir hikayenin ağırlığıyla yollara vurdum. Başkalarına yaktığım ağıtlara sakladım içimi ''

''Harflerin kağıda düşenine değil yüreğe inenine inandım hep. Adında ' E ' harfi olanlar kötü olamaz , demiştim o vakitler. fakat onlar haklı çıktı . Sırtımı o narin ' E ' harfi gibi kamburlaştırıp gitti zaman ''

'' Fakat eni sonu herkes bilirdi ki dünya üzerinde bir aşıkların , bir de açların uykusu gelmezdi ''

''Acıkanın yanağından , susayanın dudağından belli olurdu. Acı çekenin kim olduğunu anlamak içinse gözlere bakmak yeterliydi ''

''Yaşlandıkça derdine doğru yürürdü insan''

'' Sonunda , Sivas'ta bir grup saz aşığına rast geldim. Adını sordum ama hiçbiri seni bilmedi. Bana söylediğin türküyü mırıldandım onlara. '' Hiç duymadık '' dediler. Gözlerini , saçlarını ,boyunu posunu anlattım uzun uzun. Başlarını çaresizce iki yana sallayıp ''Arguvan'a git '' dediler bana. '' Bir saz aşığı 
elli diyar gezse de önünde sonunda bir gün Arguvan' a gider"

"Yazmamı rüzgar aldı ama derdim olduğu gibi yerinde kaldı. Böcekler dağda değil içimde öttü . Güneş benim üzerimde doğup battı. Ölmedim. Ama yaşadığım da görülmedi dünya üzerinde "

"Dilimin üzerinde bir kelime geziyor elli yıldır ,alıp silen yok"


"Gittin.

"Geleceğim" dedin.

Yalan her ağızda güzel dururdu elbet, bilmedim.

Birinci yıl , bugün , dedim.

İkinci yıl , yarın , dedim.

Üçüncü yıl , baharın , dedim.

Dördüncü yıl , kışın , dedim.

Beşinci yıl , uzakta , dedim.

Altıncı yıl , bari bir rüyada görsem , dedim.

Yedinci yıl , artık gelmez , dedim "